Türkiye Barolar Birliği, turizm sektöründeki işçilere hafta tatili istisnası getiren “10+1” düzenlemesinin hem Anayasa’ya hem de uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu belirterek uygulamadan derhal vazgeçilmesi çağrısında bulundu.
Turizm sektöründe hafta tatili hakkına ilişkin yapılan yasal değişiklik, Türkiye Barolar Birliği’nin tepkisini çekti. Barolar Birliği, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 46’ncı maddesinde yapılan ve turizm işletme belgesi verilen konaklama tesislerinde çalışan işçilere hafta tatili istisnası getiren düzenlemenin Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere açıkça aykırı olduğunu açıkladı.
Yayımladığı yazılı açıklamada Türkiye Barolar Birliği, söz konusu düzenlemenin, işçilerin dinlenme hakkını ortadan kaldırdığını belirterek şöyle dedi:
“Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan turizm işletme belgesi alan konaklama tesislerinde çalışan işçilerin hafta tatili, yazılı talepleri doğrultusunda dört gün içinde kullandırılabilecek. Ancak bu süre zarfındaki çalışmalar fazla mesai olarak da değerlendirilmemektedir. Bu durum, anayasal güvence altındaki dinlenme hakkını ortadan kaldırmakta, işverene geniş bir takdir yetkisi tanımaktadır.”
Anayasa ve Uluslararası Hukuka Aykırılık Vurgusu
Açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 50. maddesi ile güvence altına alınan dinlenme hakkının “işçinin rızasıyla dahi ortadan kaldırılamayacağı” vurgulandı. Barolar Birliği, düzenlemenin eşitlik ve ölçülülük ilkeleriyle çeliştiğini de kaydetti:
“Turizm işkolundaki çalışanlar için farklı bir hafta tatili rejimi uygulanması, eşitsizliğe neden olmaktadır. Ayrıca bu düzenleme, 1946 yılında Türkiye tarafından onaylanan ILO’nun 14 No’lu Haftalık Dinlenme Sözleşmesi’ne de açıkça aykırıdır.”
Hizmet Kalitesi ve İstihdam Açısından Da Riskli
Açıklamada ayrıca, dinlenme hakkının ortadan kaldırılmasının yalnızca işçilerin değil, hizmet verilen kişilerin güvenliğini de tehlikeye atacağı belirtilerek, iş kazaları, hizmet kalitesinde düşüş ve istihdamın daralması gibi risklere dikkat çekildi.
Barolar Birliği: Düzenleme Geri Çekilmeli
Barolar Birliği, hem ulusal hem de uluslararası hukuk açısından açık ihlaller barındıran bu düzenlemenin derhal geri çekilmesi gerektiğini ifade ederek şu çağrıda bulundu:
“Gerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na gerekse Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu görülen bu düzenlemeden ivedilikle vazgeçilmelidir.”
