UNESCO Dünya Mirası Listesi‘nde yer alan Göbeklitepe’de yürütülen son arkeolojik araştırmalar heyecan verici bir gelişmeyi gün yüzüne çıkardı. Yer altı taramaları sayesinde yalnızca anıtsal değil, konut işlevi görmüş olabileceği değerlendirilen dörtgen planlı yapıların izlerine de rastlandı.
Bu keşif, Göbeklitepe’nin sadece törensel bir alan değil, aynı zamanda yerleşim amaçlı kullanılan bir merkez olabileceğine dair güçlü ipuçları sunuyor.
Yer Altında Yeni İzler: Konutlar Nerede Yoğunlaşıyor?
İstanbul Üniversitesi’nin öncülüğünde, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Berlin Freie Üniversitesi iş birliğiyle yürütülen çalışmalarda; jeomanyetik, jeoradar ve lidar ölçümleri gerçekleştirildi.
Bu ölçümler sonucunda, daha önce yalnızca anıtsal yapılara odaklanılan Göbeklitepe’de, doğu ve güney bölgelerde dörtgen planlı, konut niteliği taşıyan kalıntılar tespit edildi.

Kazı Alanının Sınırları Genişliyor
Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, yapılan çalışmalarla birlikte höyüğün sınırlarının daha net belirlendiğini ve gelecekteki kazı stratejileri için yol haritası oluşturulduğunu belirtti:
“Göbeklitepe’de şu ana kadar sekiz anıtsal yapı açığa çıkarıldı. Yeni ölçümlerle, bunların dışında kalan alanlarda konut yapılarının izlerini de net bir şekilde tespit ettik. Bu yapılar, höyüğün doğu ve güney kesimlerinde yoğunlaşıyor.”
Ayrıca Karul, zeytin ağaçlarının taşınmasının ardından geniş çaplı ölçüm yapma fırsatı bulduklarını ve bu sayede yerleşim izlerinin detaylı olarak saptandığını ifade etti.

Uluslararası İşbirliğiyle Derinlemesine Araştırma
Avusturya Arkeoloji Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Barbara Horejs ise, jeoarkeolojik çalışmalar kapsamında çok sayıda yeni yapının izine rastladıklarını vurguladı:
“Büyük bir bina ve çok sayıda konut yapısı keşfettik. Bu bulgular son derece heyecan verici. Proje 2026’da da devam edecek.”
Bu Keşif Neyi Değiştiriyor?
Yeni yapıların keşfi, Göbeklitepe’nin yalnızca dini törenlerin düzenlendiği bir kült alanı olmaktan öte, aynı zamanda yerleşim alanı olabileceğini gösteriyor. Bu durum, insanlık tarihindeki ilk yerleşik yaşamın izlerine dair bilinenleri yeniden şekillendirebilir.