Pazar, Kasım 2, 2025
Ana SayfaHaberlerTarabya’daki 200 Yıllık Yalı Mirasçılara Kaldı: Dava Sonuçlandı

Tarabya’daki 200 Yıllık Yalı Mirasçılara Kaldı: Dava Sonuçlandı

İstanbul Tarabya’daki 1,5 milyar lira değerindeki 200 yıllık tarihi yalı, 17 yıllık dava sonunda Rus elçilik çalışanının mirasçılarına verildi.

İstanbul Boğazı’nın en nadide noktalarından biri olan Tarabya’da yer alan 200 yıllık tarihi yalı ve 10 dönümlük arazisiyle ilgili mülkiyet davası karara bağlandı. 17 yıl süren dava, Türk hukuk tarihinin en uzun ve kapsamlı taşınmaz davalarından biri olarak kayıtlara geçti.

Osmanlı’dan günümüze uzanan süreçte, 19. yüzyılda Rus elçiliği çalışanı Nikola İsveçin tarafından satın alınan yalı ve arazisi, uzun yıllar Rusya’nın diplomatik temsilciliği olarak kullanıldı. Ancak mülk hiçbir dönemde resmi olarak Rusya adına tescil edilmedi.

Davanın tarafları arasında Türkiye Hazinesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Rusya Federasyonu bulunuyordu. İstanbul’daki mahkeme, yüzlerce tarihi belge ve uluslararası hukuk metninin incelendiği yargılama sonunda, tüm talepleri reddederek mülkün Nikola İsveçin’in mirasçılarına ait olduğuna hükmetti.

1868 yılında 400 bin kuruş bedelle satın alınan Tarabya’daki yalı, tarihi dokusu, boğaza nazır konumu ve büyük arazisiyle İstanbul’un en değerli taşınmazlarından biri olarak biliniyor. Bugünkü değeri yaklaşık 1,5 milyar lira olarak hesaplanan mülk, artık mirasçılarının mülkiyetinde.

Mahkeme kararı, Osmanlı’dan kalan mülkler üzerindeki hak iddiaları açısından emsal niteliği taşıyabilecek bir örnek olarak değerlendiriliyor.

Sabah’tan Atakan Irmak’ın haberine göre mahkeme, yıllar sonra Fransa’da ortaya çıkan İsveçin’in torunlarının soybağını kabul ederek, mülkün Cedric ve Aurelie Lecomte İsveçin kardeşlerle Jean Ivan İsveçin’e ait olduğuna karar verdi.

Tarabya’daki 10 dönümlük arazinin hikâyesi, 19. yüzyıl ortalarında Osmanlı tahtında Sultan I. Abdülmecid’in bulunduğu dönemde başladı. Fransız Sefareti’nde (elçilik) tercümanlık yapan ve aynı zamanda avukat olan Mösyö Leon Auguste Landevosin’in eşi Madam Yakome’nin kızı Heme Landevoisin, 1841’de yalıyı Rum asıllı Hristaki Efendi’den satın aldı. Tanzimat ve Islahat Fermanı’yla Osmanlı Devleti’nin Batı’ya yöneldiği, yabancıların İstanbul Boğazı’nda gayrimenkul edinmeye başladığı dönemde söz konusu yalı Fransız bir ailenin eline geçti. Landevoisin Ailesi, Fransa’ya dönmeden önce, 1868’de yalıyı Rus elçilik çalışanı Nikola İsveçin’e (Nikolai Ivanovitch Swetchine) 400 bin kuruş bedelle sattı. Nikola İsveçin, İstanbul’da Sultan II. Abdülhamid döneminde 6 Haziran 1903’te vefat etti. Cenazesi yakınları tarafından Fransa’ya götürülerek Nice şehrindeki Caucade Mezarlığı’na defnedildi. Ancak ilginç bir şekilde İsveçin’in ölümü kayıtlara “Mirasçı bırakmadan öldü” şeklinde not edildi.

Nikola’nın ölümünden sonra taşınmaz, Padişah V. Mehmed Reşad’ın uygun görmesine ilişkin ferman ve Evkaf Mahkemesi kararıyla Rus Çarlığı’na kiralandı. Böylece mülk, bir dönem Rus Sefareti’nin evli memurları için lojman ve misafirhane olarak kullanıldı. Ancak mahkeme kararında özellikle vurgulandığı üzere, taşınmaz hiçbir dönemde doğrudan Rusya’ya tescil edilmedi.

Yalnızca bir dönem temsilcilik olarak tahsis edildi. 1917’de Çarlık Rusya’sının şubat ve ekim devrimleriyle yıkılması, ardından 1922’de SSCB’nin kurulması ve 1991’de dağılmasıyla Rusya Federasyonu’nun ortaya çıkması, taşınmazın statüsünü de karmaşık hale getirdi. 1950 yılında yapılan kadastro tespitinde taşınmaz, eski tapu maliki Nikola İsveçin adına kaydedildi ve kayıt kesinleşti.

Nikola İsveçin’in iki oğlundan biri olan Ivan Nikolaevitch, Fransa’da generalliğe kadar yükselmiş bir askerdi.

2004’te Hazine, Nikola’nın mirasçısız öldüğü gerekçesiyle taşınmazın devlete geçmesi için tapu iptali ve tescil davası açtı. Vakıflar Genel Müdürlüğü de taşınmaz üzerinde Sultan Bayezid Vakfı’na ait bir şerh bulunduğunu ileri sürerek mülkiyetin kendisine ait olduğunu savundu.

BENZER HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Haberler