Son dönemde hem kamuya ait orman ve kıyı alanlarının turizm yatırımlarıyla ilişkilendirilmesi hem de büyükşehir belediyelerinin turizm arsalarını satışa çıkarması, kamu arazilerinin turizm sektörüyle kesiştiği yeni bir dönemin sinyallerini veriyor.
Haber Analiz
Türkiye’de kamuya ait arazilerin turizm yatırımları amacıyla değerlendirilmesi, yeniden gündemin ön sıralarına yerleşti. Bir yanda orman ve kıyı bölgelerindeki koruma statülerine dair hassasiyet sürerken, diğer yanda büyükşehir belediyeleri bütçe ve yatırım dengesini sağlamak amacıyla sahip oldukları arsaları özel sektöre devretme yoluna gidiyor.
Güncel örneklerden biri Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin Erciyes Dağı eteklerinde yer alan 17 bin metrekarelik otel arsasını 50 milyon TL muhammen bedelle ihaleye açması oldu. Yüksek rakamlarla ifade edilen bu tür satışlar, turizm sektöründe sermaye yoğun yatırımların önünü açarken, kamuya ait değerli taşınmazların gelecekteki kullanım biçimlerine dair soruları da beraberinde getiriyor.

Yangın üsleri, turizm planlaması ve kamuoyu tepkisi
Diğer yandan Antalya Belek’teki orman yangın üssü alanının otel yapımına açıldığı yönündeki iddialar üzerine Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin yaptığı açıklama, kamusal alanların hangi gerekçeyle kimin için planlandığı konusundaki bilgi kirliliğine dikkat çekti. Açıklamada, alanın hâlâ “yangın üssü” işlevi gördüğü, yapılaşmaya açılmadığı ve geçmişte kamping amacıyla belediyeye tahsis edilen kısımların da kamu yararına halk plajı olarak düzenlendiği belirtildi.
Ancak benzer bölgelerde yaşanan geçmiş örnekler, kamuoyunun şüphelerinin tamamen giderilmesine yetmiyor. Zira kıyı ve orman alanlarının önce geçici kullanımlar adı altında belediyelere veya özel kuruluşlara tahsis edilmesi, ardından bu alanların fonksiyonlarının değiştirilerek turizme veya ticarete açılması pratiği, son 20 yılda birçok kez uygulandı.

Yeni denge: Kalkınma hedefleri ile çevresel kaygılar arasında
Hükümetin ve yerel yönetimlerin 2025 ve sonrası için ortaya koyduğu turizm stratejilerinde “bölgesel çeşitlilik”, “kış turizminin yaygınlaştırılması” ve “yüksek gelirli turist odaklı yatırımlar” önemli başlıklar arasında yer alıyor. Bu kapsamda Erciyes, Kartepe, Ilgaz gibi kış turizmi bölgeleri yeni yatırım fırsatlarıyla dikkat çekerken, kıyı alanlarında ise çevresel sürdürülebilirlik ile kalkınma hedefleri arasında daha hassas bir denge gözetilmesi gerekiyor.

Yerel yönetimlerin rolü büyüyor
Özellikle büyükşehir belediyeleri, sahip oldukları taşınmazları satarak hem borç yapılarını düzeltmeye çalışıyor hem de yatırımcılar için altyapısı hazır, planlanmış alanlar sunuyor. Ancak bu satışlar, sadece mali dengelerle değil, şehir planlaması ve toplumsal fayda açısından da tartışmaya açık.
Sonuç olarak: Şeffaflık ve kamusal denetim şart
Turizm yatırımlarının artan önemi ve bu alandaki büyüme potansiyeli, kamu arazilerinin cazibesini artırıyor. Ancak bu süreçte şeffaflık, planlama ilkelerine sadakat ve kamu yararı gözetilmediği sürece, toplumda güven erozyonu kaçınılmaz hale geliyor. Bu nedenle gerek merkezi yönetimlerin, gerekse belediyelerin attıkları her adımda gerekçelerini net şekilde açıklaması, projelerin açık ihale ve izlenebilirlik esaslarına göre yürütülmesi kritik önem taşıyor.