TÜRSAB’da değişim yine kişisel hesaplara takıldı. Ne mevcut yönetim güven veriyor, ne alternatifler birleşebiliyor. Sektör yine yalnız, temsil yine eksik. Peki, umut hâlâ mümkün mü?
Sebahattin Ercan– TÜRSAB seçimleri yaklaşırken sektördeki hava değişmiyor. Umutlar yeşeriyor, sonra sessizce soluyor. Her dönem yinelenen değişim çağrıları, yine kişisel hesaplara, örgütsel dağınıklığa ve iletişim eksikliğine kurban ediliyor. Bu döngü artık yorucu değil, yıpratıcı bir hâl aldı. Güven kaybı, sektörün her katmanında hissediliyor.
Birleşik TÜRSAB’ın son açıklaması, bu tabloyu net biçimde ortaya koyuyor: Mevcut yönetim, yıllardır süregelen haklı eleştirilerin hedefi olurken, değişim vaadiyle yola çıkanlar da istikrarsızlıklarıyla hayal kırıklığı yaratıyor.
Mevcut Yönetim Vaat Üretiyor, Güven Vermiyor
TÜRSAB’ın mevcut yönetimi, yıllardır aynı kadrolarla koltuk değiştiriyor. Sekiz yıldır başkanlık görevini yürüten bir yapının, hâlâ “vize sorununu çözeceğiz, kaçak acentelerle mücadele edeceğiz” gibi cümlelerle gündemi oyalaması, artık inandırıcılığını kaybetmiştir.
Üyelerden kopmuş, eleştiriye kapalı, katılımı sınırlayan ve dar bir çevreyle yürütülen bu yönetim tarzı sürdürülebilir değildir. Ancak sorulması gereken şu: Bu yönetime karşı çıkanlar gerçekten bir alternatif mi sunuyor, yoksa yalnızca eleştirmekle mi yetiniyor?
Birleşik TÜRSAB: Güçlü Başladı, Tutarsız Bitti
Birleşik TÜRSAB ortaya çıktığında umut uyandırdı. Kolektif akıl, reformcu yaklaşım, gençleşme ve sahici çözümler vadedildi. Ancak vaatlerin uygulamaya dökülmesinde ciddi zaaflar yaşandı. Kendi belirlediği adayı, süreç içinde desteklememekle kalmadı; bütün süreci “tarafsızlık” maskesi altında sahipsiz bıraktı.
Hiçbir adayı desteklememe kararı, siyasi bir stratejiden çok, kurumsal kararsızlığın itirafıdır. Bu kadar kritik bir süreçte “anlaşamadık” deyip kenara çekilmek, sadece zayıf bir liderlik göstergesi değil; sektörün kaderini belirsizliğe teslim etmektir.
Aylin Özsavaş: Vizyon Var, Hazırlık Eksik
Sayın Aylin Özsavaş, genç, enerjik, vizyoner bir figür. Sektörle iç içe, projelerle sahada olan bir isim. Ancak bu çıkış, yeterli kurumsal altyapıyla desteklenmedi. Adaylık sürecindeki teknik yetersizlikler ve platformun kendi adayına sahip çıkmaması, yalnızca bir kişinin değil, bütün bir hareketin zafiyetini ortaya koydu.
Samimiyet önemlidir, ama sistemsizlik her şeyi gölgeler. Değişim liderliği yalnızca söylemle değil, organizasyonel hazırlıkla mümkün olur.
Nezih Hacıalioğlu: Belirsizlikle Gölgelendi
Sayın Hacıalioğlu, sürecin başından beri platformun içindeydi. Ancak beklenmedik bir anda, “ekibin talebi” gerekçesiyle adaylığını ilan etti. Bu, içeride derin bir çatlağa işaret ediyor. Adaylığını kişisel hırsla değil, ekip iradesiyle açıklaması ikna edici değil. Çünkü süreç şeffaf yürütülmedi. Karar net açıklanmadı, zamanlama sorgulanmadı.
TÜRSAB üyeleri artık netlik istiyor. Kulis siyasetiyle, belirsiz çıkışlarla, “farklı yollardan aynı hedefe gidiyoruz” söylemleriyle güven tazelenmez.
TÜRSAB Kaybediyor, Sektör Yoruluyor
Bugünün tablosu ortada:
Mevcut yönetim kendini yenileyemiyor,
Değişim cephesi kendi içinde birleşemiyor,
Adaylar ya hazırlıksız ya da iletişimde zayıf,
Sektör ise yine arada kalıyor.
Bu yalnızca kişilerle değil, kültürle ilgili. Cesareti yalnızca söylemlerde arayan, sorumluluk al(a)mayan, kararların arkasında durmayan bir anlayışla hiçbir yapı dönüşemez.
Umut Nerede?
Evet, hâlâ bir umut var. Ama bu umut, kişilerde değil; sektörel bilincin uyanmasında. Aidat ödeyen, temsil bekleyen, mesleğini ciddiyetle sürdüren her acentenin artık bu döngüye “yeter” deme zamanı gelmiştir.
Değişim, kişisel projelerle değil; tutarlı bir kurumsal duruş, şeffaflık ve ortak sorumlulukla mümkündür. Bugün kaybeden yalnızca adaylar değil. Bugün kaybeden, TÜRSAB’ın itibarı ve sektörün kolektif güvenidir.
Yarın geç olabilir. Değişim cesaret ister. Cesaret ise sadece konuşmakta değil, taşın altına elini koymakta gizlidir.
Söz değil, artık duruş zamanı.






