Küresel piyasalar her sarsıldığında, gözler otomatik olarak ABD dolarına çevrilirdi. Kriz zamanlarında, savaş tehditlerinde, politik belirsizliklerde sermaye sığınacak bir liman arardı ve bu limanın adı genellikle dolardı. Fakat bugün yaşanan gelişmeler bize bir gerçeği fısıldıyor: Dolar artık o eski dolar değil.
ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik gerçekleştirdiği saldırılar, her an bir bölgesel yangına dönüşebilecek kadar ciddi. Böyle bir jeopolitik tansiyon geçmişte yaşansa, dolar hızla değer kazanır, küresel sermaye Amerikan tahvillerine akın ederdi. Oysa bu kez tablo farklı. Dolar sadece “ılımlı” bir tepki verdi; yatırımcılar artık refleks olarak ona koşmuyor. Bu değişimi, dünyanın önde gelen finans danışmanlık şirketlerinden deVere Group’un CEO’su Nigel Green şöyle özetliyor:
“Doların gizemi kayboluyor.”
Green’e göre, dünya artık dolara körü körüne güvenmiyor. Çünkü ABD ekonomisinin kırılgan noktaları gittikçe görünür hale geliyor: yüksek ulusal borç, dalgalı büyüme tahminleri, dış politikadaki tutarsızlıklar ve özellikle doların yaptırımlar yoluyla bir “silaha” dönüşmesi. Bu durum, yalnızca rakip ülkeleri değil, müttefikleri bile rahatsız ediyor.
Peki yatırımcı ne yapıyor?
Emtialara, Euro bölgesine, hatta gelişmekte olan piyasalara yöneliyor. Dijital paralar ve merkez bankası dijital para birimleri (CBDC’ler) artık rezerv çeşitlendirmelerinin bir parçası. Başka bir deyişle, doların tek başına dünya parasal sisteminin merkezinde oturduğu dönem yavaş yavaş geride kalıyor.
Bu elbette ani bir çöküş değil. Dolar hâlâ güçlü, hâlâ etkili. Ama artık dokunulmaz değil. Artık sorgulanıyor, tartılıyor, kıyaslanıyor. Finans dünyası, sığınak ararken seçenekleri çoğaltıyor. ABD, ekonomisinin temel direklerini sağlam tutmak ve siyasi istikrarı yeniden tesis etmek istiyorsa, bu güven aşınmasını ciddiye almalı.
Çünkü mesele sadece İran değil. Mesele, dünya sermayesinin güvenini neyin hak ettiği.
Ve galiba o cevap artık eskisinden çok daha karmaşık.