Yazar: Ecem Ercan Adanır
İnsanlık tarihi kadar eski Anadolu ve Mezopotamya toprakları, binlerce yıl boyunca yurt olduğu yüzlerce medeniyetin izlerini halen toprak örtüsünün altında saklıyor. Yapılan arkeolojik çalışmalarla sürekli yeni bir keşfe imza atılan, ülkemizdeki en önemli değerlerden Göbeklitepe, Çatalhöyük ve Arslantepe Höyüğü, medeniyetlerin izlerini günümüze taşıyor.
Tarihi, yazının bulunuşundan dahi eskiye uzanan, bugüne kadar bilinen en yaşlı tapınaktan daha kadim, yerleşik hayata geçişin sırlarını taşıyan 12 bin yıllık Göbeklitepe… Tarımın, avcılığın ve madenciliğin Anadolu’daki izlerini günümüze aktaran, mimarisiyle eşitlik ideallerini yansıtan, mülkiyet kavramının doğduğuna işaret eden buluntularıyla evrensel bir miras olan Çatalhöyük… İlk devlet yapılanmasına ve aristokrasinin doğuşuna ev sahipliği yapan, bölgenin tarımsal, dini ve kültürel merkezi Arslantepe Höyüğü… Taşıdıkları sırların henüz çok küçük bir bölümü ortaya çıkarılmış olsa da vurulan her kazmayla adeta bugüne kadar bilinen tarihin değişeceği izlenimi veren coğrafyamızdaki bu üç önemli yapı, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de yer alıyor.
Tarihin ‘sıfır’ noktası: Göbeklitepe
Geçmişi milattan önce 10 bin yılına dayanan Göbeklitepe, tarihin yani yazının bulunuşunun daha eskilerine dayanması dolayısıyla ‘tarihin sıfır noktası’ olarak adlandırılıyor.
Bugün elde olan veriler göre 12 bin yılık tarihiyle Göbeklitepe, Malta Tapınakları ve Sümerlerden 6 bin yıl, İngiltere’deki Stonhenge’den 7 bin yıl, Mısır piramitlerinden ise 7 bin 500 yıl daha yaşlı…
Şu ana kadar çok küçük bir kısmı gün yüzüne çıkmış olsa da Göbeklitepe’nin Çanak Çömleksiz Neolitik döneme ait bir inanç merkezi olduğu biliniyor. Tarım ve hayvancılığın başladığı, yerleşik yaşamın yaygınlaştığı Neolitik dönem, Göbeklitepe’nin keşfinden önce insanların özellikle geçimleri, beslenme biçimleri ve alet teknolojilerindeki değişikliklerle tanımlanıyordu. Göbeklitepe’de ortaya çıkarılan anıtsal yapılar ve gelişkin sembolizm ise Neolitik dönemin yalnızca beslenme ve teknoloji bakımından değil, aynı zamanda manevi bakımdan da önemli gelişmelere sahne olduğunu gösteriyor.
Göbeklitepe’de bulunan 12 bin yıllık yapılar, mimarlık tarihinin de başlangıcı olarak kabul ediliyor. Göbeklitepe’de ortaya çıkarılan ilginç buluntular arasında çöl varanı, sürüngen kabartmaları, yaban domuzları, turna, leylek, tilki, yılan, akrep, koyun, aslan, örümcek ve kafası olmayan insan kabartması gibi buluntular yer alıyor. Ortaya çıkan bulgular 12 bin yıl önce yerleşik hayata geçen bu dönem insanının inançlarını yansıtan önemli veriler oluşturuyor.
İnsanoğlunun tek tanrılı dinlerden önceki çok tanrılı döneme ait ilk tapınağı, M.Ö. 4 bin yılına tarihlenen Malta Adası’ndaki tapınak olarak biliniyordu. Göbeklitepe Tapınağı’nın tespiti ile bu bilgi geçerliliğini yitirdi ve insanoğlunun ilk tapınağının günümüzden 12 bin öncesine tarihlenen “Göbeklitepe Tapınağı” olduğu bilimsel verilerle kanıtlanmış oldu.
Şanlıurfa il merkezinin 17 kilometre kuzeydoğusunda bulunan Göbeklitepe’de kazı çalışmaları 1995 yılında başladı. Tarihin ‘sıfır’ noktası Göbeklitepe, 2018’den bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.
Göbeklitepe, artık 12 Tepe olarak anılacak…
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, geçtiğimiz günlerde Göbeklitepe’nin çevresindeki 100 kilometrelik bir hat üzerinde 11 tane daha önemli nokta keşfedildiğini açıkladı. Bölgede çalışmaların sürdüğünü aktaran Ersoy, eylül ayı içerisinde 12 Tepe’nin dünya lansmanının yapılacağı bilgisini verdi.
Köyden kente geçişe tanıklık eden evrensel değer: Çatalhöyük Neolitik Kenti
Konya’nın Çumra ilçesinde yer alan, Çatalhöyük Neolitik Kenti’nin tarihi milatta önce 7400’e uzanıyor. 1958 yılında keşfedilen Çatalhöyük, yerleşik toplumsal hayata geçişle birlikte, tarımın başlangıcı ve avcılık gibi önemli sosyal değişim ve gelişmelere tanıklık etmesinin yanı sıra, aynı coğrafyada 2000 yıldan fazla bir süredir var olan köylerden kentsel hayata geçişin de önemli bir kanıtı niteliğinde…
Çatalhöyük, tarımın yanı sıra madenciliğin Anadolu’daki başlangıç tarihinin Neolitik Dönem’e kadar uzandığını ve insanların avcılık-toplayıcılık ile uğraştığını gösteren buluntulara da sahip. Duvar resimlerinde kent planına yer veren ilk yerleşim merkezi olan kentte bulunan pişmiş topraktan yapılmış damga mühürler, o dönemde mülkiyet kavramının başlamış olduğunu ispatlıyor.
Çatalhöyük’te bulunan en önemli objelerden biri de yüksek kabartma ana tanrıça motifleri… Bunlar, o dönemde dini inançların güçlü bir tanrıça etrafında şekillendirildiğine, eserlerin de tanrısal dişiliğe duyulan saygının izlerine işaret ediyor.
Çatalhöyük, benzersiz mimarisiyle de dikkat çekiyor. Yalnızca çatılarında bulunan deliklerden girilebilen, birbirine bitişik evlerden oluşan bu neolitik kentte, sokak yapısı ise bulunmuyor. Yaklaşık 9 bin 400 yıllık geçmişe sahip olan Çatalhöyük’teki evlerin kalıntılarına bakıldığında, bir ailenin evdeki yaşam süresi bittiğinde evin toprakla doldurulduğu, üzerine yenisinin yapıldığı görülüyor. Yani bir evin duvarları, üstündeki evin temelini oluşturuyor. Çatalhöyük’ün Neolitik yerleşim tarzı ve kent planının, eşitlik ideallerini yansıttığına inanılıyor. Bugüne kadar 18 yapı katı ortaya çıkarılan höyük, 21 metre uzunluğa ulaşmış durumda.
Ortadoğu ve Anadolu’da farklı Neolitik alanlar bulunmuş olmasına rağmen, Çatalhöyük Neolitik Kenti, kalıntıların boyutu, yaşayan toplumun yoğunluğu, güçlü sanatsal ve kültürel gelenekler ve zaman içindeki sürekliliğin benzersiz bileşimi ile olağanüstü evrensel bir değer taşıyor. Tüm bu özelliklerinden dolayı Çatalhöyük Neolitik Kenti, 2012 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine dahil edildi.
Anadolu’nun ilk şehir devleti: Arslantepe Höyüğü
Gerek geçmişi gerekse UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınışıyla haber dosyamızda incelenen diğer miraslardan daha genç olan Arslantepe Höyüğü’nün milattan önce 5000 ile milattan sonra 11. Yüzyıla kadar iskan edildiği biliniyor. Bölgenin, milattan sonra 5. ve 6. yüzyıllarda bir Roma köyü olarak, daha sonra da Bizans nekropolü (mezarlığı) olarak kullanıldığı da höyüğe dair bilineler arasında yer alıyor.
Arslantepe Höyüğü’nde yapılan kazılar sonucunda milattan önce 3300-3000 yılların ait bir kerpiç saray, milattan önce 3600-3500 yıllarına ait tapınak, iki bini aşkın mühür baskısı, kaliteli metal eserler bulunmuş durumda. Bu bulgular gösteriyor ki, Arslantepe, aristokrasinin doğduğu ve ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı resmi, dini ve kültürel bir merkez niteliği taşıyor.
Arslantepe’nin tarımdaki güçlü potansiyelinin, onu topraklarını denetim altında tutabilen ve bölgedeki hammaddeyi işleyen ya da en azından işlenmesini organize eden egemen bir merkez konumuna getirdiği biliniyor.
Ayrıca, edinilen bilgiye göre, kerpiçten yapılmış anıtsal binaların bulunduğu geniş bir ortak kullanım alanı, 4. bin yılın sonlarında tepenin güney-batı yamacında en az 2 bin 600 metrekarelik bir alana yayılmıştı. Bu alanda büyük olasılıkla farklı işlevlere sahip çeşitli yapılar yer almaktaydı. Ortaya çıkarıldığı kadarıyla bu kısım görkemli mimari ve işlevsel açılardan farklı bölümlerden oluşan büyük bir yapı topluluğu olmakla birlikte, çok amaçlı düzeninden dolayı bu anıtsal yapı topluluğu Saray olarak nitelendiriliyor.
Kazılarda bulunan iki aslan ve bir kral heykeli Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor. Burada sergilenen eserler dışındaki buluntular Arslantepe Açık Hava Müzesi’nde ziyaretçilerini karşılıyor.
Türkiye’nin en büyük höyüklerinden Arslantepe Höyüğü, 26 Temmuz 2021’de düzenlenen 44. Dünya Miras Komitesi toplantısında alınan kararla UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edildi.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde, insanlık tarihinin izleri…
- Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Sivas), 1985
- İstanbul’un Tarihi Alanları (İstanbul), 1985
- Göreme Millî Parkı ve Kapadokya (Nevşehir), 1985
- Hattuşa: Hitit Başkenti (Çorum), 1986
- Nemrut Dağı (Adıyaman), 1987
- Hieropolis-Pamukkale (Denizli), 1988
- Xanthos-Letoon (Antalya-Muğla), 1988
- Safranbolu Şehri (Karabük,) 1994
- Truva Arkeolojik Alanı (Çanakkale), 1998
- Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne), 2011
- Çatalhöyük Neolitik Alanı (Konya), 2012
- Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu (Bursa), 2014
- Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı (İzmir), 2014
- Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı, (Diyarbakır) 2015
- Efes (İzmir), 2015
- Ani Arkeolojik Alanı (Kars), 2016
- Aphrodisias (Aydın), 2017
- Göbekli Tepe (Şanlıurfa), 2018
- Arslantepe Höyüğü (Malatya), 2021